Blog

“Yazmak, hem bir sığınak hem de bir meydan okumadır. Bir deneme, bazen kendi içimizde gizli kalmış yanlarımızı bulmamıza yardım eder.”

Joan Didion

  • Sonunda

    “Sonunda…” dedi vücudu biraz haz biraz da korkuyla titreyerek. Sanki yüreğine ağırlık yapan bir kuş nihayet yüreğinden havalanmış ve özgürlüğe doğru yol almıştı. Aynadaki yorgun yansıması bütün heyecanı ile sordu: “Bitti mi sahiden bu sefer?” Bilmiyordu açıkçası. Bazı sonlar hayatın akışına sindirilmiş virgüllerdi, gayriihtiyariydi. Bu yüzden bu sefer sahiden bitmiş miydi yoksa nokta kılıklı bir virgülün yansıması gözünü mü alıyordu, bilmiyordu. Yine de bu sefer diğer zamanlardan daha farklı olan bir şey vardı: kaderin oyunbozanlığı… “Sanıyorum…


  • Kesik Cümleler, Birleşik Düşünceler

    Hayat bu sıralar daha renkliydi ancak onun bakışları yalnız kendi içindeki karanlığın üzerindeydi. İçindeki karanlık gün geçtikçe büyüyor ve ruhunu çevreliyordu, sanki kötü bir ruh kimliğini her gün daha fazla ele geçiriyordu. … Şimdilerde yazdığı bütün satırlar alıcısız bir mektuptu; kendi dahil kimselerin gözleri üzerinde gezinmiyordu. Bu yüzden kelimelere biraz kırgındı. Oysa gözler harflere kapalı diye harflere küsülür müydü hiç? Açılmayan gözlere küsülürdü. Yine de o, suçluya değil mağdura hüküm giydirmeyi çok sevdiğinden parmakları satırlarda dolanmayı…


  • Bardaki Adam

    Elindeki bardağı barın üzerine bıraktı. Hafifçe sallanarak dans pistinin ortasına doğru ilerledi ve dans etmeye devam etti. Kafasının içi bulanıktı. Düşünceler sarmaşık gibi içe içe geçmiş, duyguları birbiri ile bütünleşmiş gibi tek vücut olmuştu. Her şeyi aynı anda hissediyordu: Tutku, heyecan, huzur, öfke, mutluluk, acı… Elleri saçlarının arasında geziniyor, vücut hatlarının sınırını çizer gibi bedeninde dolaşıyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Uzaktan oldukça komik bir şakaya sırıtan birisi gibi görünüyordu. Müzik değişti ve yerine daha yavaş…


  • Sevgi V Nefret

    Naif bir nefretle aynaya doğru döndü, kendisine kıyamayarak gözlerinin en içine baktı. Tezattır ki bakışları alev saçıyordu. İnsan en çok kıyamadıklarına öfkeleniyordu belki de. Bir adım attı aynaya doğru, şimdi kendisi ile burun burunaydı. Yansıması bakışlarının ardına nefreti saklamış, dudakları şefkati ağırlamıştı. Bu haliyle kendisine acıyan bir yetime benziyordu. İnsan bazen kendisini de yetim bırakabiliyordu. Ne kadar sahip çıkmazsan kendine, o kadar yetimleşiyordun içinde. İşte şimdi dünyanın en yetim insanı karşısında dikiliyordu. Aklındaki cümleler mağluptu bugün.…


  • Elleri

    Ellerini avuçlarımın arasına aldım. Ruhumu sığındığı yerden çekip çıkaran elleriyle bana aitmiş gibi oynamaya başladım sonra. Hiç haberi dahi yoktu ki onun elleri bu dünyada tutup da bir yerlere sürüklemek istediğim tek ellerdi. Bakışlarımı kaldırdım ve konuşmaya devam eden dudaklarına baktım. Yalnız dudakları değil, yüzünün her santimi de onunla beraber konuşuyor ve cümlelerine eşlik ediyordu. İçimi bir kıpırtı sardı hemen, cümleleri içime işledi yavaş yavaş. Ses tonu, yeni güne uyandıran bir alarmmış gibi açtı dünyaya gözlerimi…


  • Yok Oluyorum

    Esrarengiz bir suret dikiliyor önümde, tuhaf bir ışıltıyla bakıyor gözlerime. Saçları okyanusun dalgalarını andıran bir kıvrımla omuzlarının altına düşüyor. Kaşları çatık, dudakları düz bir çizgi. Üzerinde simsiyah bir elbise var, dizlerinin hemen altında bitiyor. Parmaklarının arasına yarısı yanmış bir sigara yerleşmiş, külleri esen rüzgarla uçuşuyor. Karşımda daha önce benzerini hiç görmediğim türden garip bir suret var. Uzaktan bakınca insana benziyor ama gözlerinde insanlığa dair hiçbir parıltı yok. Sanki insanlığı çalınmış gibi hayvani bir şekilde bana bakıyor.…

Dene(me) ve Yanılma

Hayat, deneme yanılmalarla dolu koca bir romandır; bu satırlar da bizim deneme yanılmalarımız…

Parlak mavi bir okyanusa ve hafif bulutlu gökyüzüne giden yeşil ve kahverengi bir kırsal manzara, yağlı boyalarla yapılır.