Blog,  Deneme

Çıkmaz Bir Mesele

Sevgili dostlar,

Kendimi hissetmediğim bir yüzyıldan merhaba! Hayat bu aralar oldukça soluk gri yansıyor göz bebeklerime. Sanki yaşama hevesi denen kıpırtı, bavulunu toplayıp bir gece ansızın çekip gitmiş benden. Bazen, gözlerimdeki ışıltıyı çok özlediğimi fark ediyorum. İçimdeki yılgın hevesin hevessizliğini gördükçe dünlerime geri dönmek ve orada sıkışıp kalmayı arzuluyorum.

Şu sıralar mutluluk, odamın duvarına asılı bir tablodan ibaret sanki: bakıyor ve izliyorum ama hissedemiyorum. Hüzün ise miladı geçmiş bir halde asılı duruyor içimde, boğazıma diziliyor bazı şeyler ama kanıksamışım boğazımdaki yumruyu. Zaten, diyorum, yutkunsam da geçmeyecek meseleler bunlar. Yani ağlamanın tadı daha tuzlu eskisinden, yüzümü buruşturacak kadar eskimiş gözyaşlarım, ne anlamı var?

Yürüdüğüm yolları ne uğruna yürüdüğümü unutmuş gibiyim; yolun sonunda çok istediğim bir şey vardı ama şimdi oraya varmak istediğimden dahi emin değilim. Sevgili dostlar, şimdi beni yolun ortasında anadan üryan, bir başıma bıraksalar bile ses etmeyeceğim. Üzerimde öyle bir yorgunluk… Eskiden kendi yamacımda dinlenir, yürümeye devam ederdim. Şimdi aynadan bakınca dinlenecek tek bir göremiyorum; silüetimden yorgunluk akarken kendime uğramak daha da çok yorulmak gibi.

Güneş doğmaya devam ediyor her gün, bulutlar geçip gidiyor üzerimizden ama sanki ben olduğum yerde çakılı vaziyette bir şeyleri bekliyorum: kendime dönmeyi bekliyorum. Siz hiç kendinizi ruhunuzdan çalacak hatalar, aynadan gözlerinizi kaçıracak yanlışlar yaptınız mı? Ben bu sıralar kalbime yaptığım ihanetlerin bedelini, sanıyorum, yalnızca nefes alıp vererek ödüyorum. Üstelik hayatın olağan akışında buna büyümek dendiğini de biliyorum. Ben sanırım bu yüzyılda kendime rağmen büyüyemiyorum.

Hatalarından ders çıkaracak kadar büyümek yerine hayatın ders verdiği koca bir kaos yumağı gibi hissediyorum. Aynı düşlere uyanıyor, benzer yanlışlarla uyuyorum her gece; hatta bunu artık severek yapıyorum. Belki de sevdiğim yanlışlar yüzünden belimi kendime karşı bir türlü doğrultamıyorum. Siz hiç size karşı olan bir cepheyi sevip kendi ellerinizle vuruldunuz mu beyninizden? Çünkü ben bu aralar düşüncelerimi hiç duyamıyorum.

Oysa, sevgili dostlar, çözümün gözlerimin önünde olduğu hayat denklemini ben kendi ellerimle bilinmezleştiriyorum. Bunu bilerek yarınlara uyanmayı bazen hiç arzulamıyorum. Çünkü cevabın ne olduğunu bildiğim bir soru işaretini inatla çözüme kavuşturamamanın çaresizliğini her gün omuzlarımda taşıyorum. Öyle ya, ben bu hayatı genelde kendime rağmen yaşıyorum.

Sevgili dostlar, size de zor mu bazı şeyler siz olduğunuz için yoksa kendinizi tutup kaldırıyor musunuz düştüğünüz yerden? Ben en çok kendime çelme takıyor, en çok kendi yargılarımda yanılıyorum. Üstelik yine en çok kendime kıyamıyor, en çok kendime kulak veriyorum. Bu yüzden bazen kendime gösterdiğim sevginin ardında gizlenmiş nefretin çelmesine takılıp yüz üstü yere çakılıyorum. Belki de kapaklandığım zeminden kimi zaman çıkış yolu göremiyorum.

Ve kendimi geçmişte unuttuğum bir günden hoşça kalın! Umuyorum gelecekteki günlerin birinde aynada gördüğüm kişiden razı olurum. Belki bir gün içimdeki boşluğu kendimle doldurur ve bütün heveslerime kavuşurum ama bugün yalnızca karanlık günlere mahkumum.

Kendinize iyi bakın,

Baktığınız şeyi sevmeyi de unutmayın.

Hadi şimdi daha çok yerde buluşalım!

Yazılardan haberdar olmak ve her ay e-posta almak için abone olun!

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir